SKEET ATMA SANATI BOLÜM 9

Tüfeğimizin namlusunun sol elimizin işaret parmağının uzantısı olarak
gözümüzde canlandıralım
Önceki bölüm sol elimizi doğru kullanmaya tahsis edilmişti. Omuzlama
hareketinin detaylı analiz edilmesinden önce, “sol elimizle yaptığımız  şeylerin
aynısı tüfeğin namlusu ile yapmaya hazırız” diye yazmıştık.
Şimdi bu noktadan devam edelim ve namluyu sol elimizin işaret parmağının
uzantısı olarak gözümüzde canlandırmaya çalışalım. Unutmayın, ikinci
istasyonda duruyoruz ve yapacağımız egzersizler diğer istasyonlarda da
uygulayacağımız belirli bir mantıkla yapılacak. Değişik istasyonlarda değişecek
tek şey görünen saçmanın mesafesi ve buna göre ilgili hareketlerin mesafesidir.
Daha sonra dördüncü istasyona daha özel bir dikkat vereceğiz
Bizim için gerçek antrenman yerinin aşağıdaki çizimdeki gibi olması gerekir:

Şekil A: İkinci istasyonda tek hedef (lacivert  şeritler) ve duble hedef (açık mavi 
şeritler) için hareket açısı
Açıklama: 
Yeşil top: Namlunun başlangıç noktası
Mavi noktalar: “İkinci istasyondan kontrol alanının görünümü” 
Yeşil oklu yay: sarkaç hareketi 
Herzamanki gibi, “kuru” atış hareketimizle başlayacağız. Namlu/parmak 
uzantısıyla uçuş yolunda yaklaşık olarak hedefin çıkış noktası ile merkezi kazık 
arasındaki mesafenin üçte biri mesafesinde olan bir noktaya (yeşil nokta) nişan 
alacağız.  
Tek hedef için hareketimiz iki mavi top (şekil A) ile gösterilen “kontrol alanında” 
yapılır. Pull’un (yüksek kabin) uçuş yolunda. Bu egzersizi yaparken, devamlı
namlumuzun sol tarafında uçacak olan hedefi göz önünde bulundurmalıyız, bu 
yüzden omuzlama hareketinde (namlu) hedefin ününde durur. Omuzlama 
hareketi, B atış yöntemine ve sol elimizin kazandığı beceriye uyarak, önlemeyi 
tutarlı hareketlerle başarmak ve kontrol etmektir. Ayrıca yüksek iki’yi kontrol 
edecek “hareket açısı”nın aslında oldukça dar olduğunu aklınızda tutun. Bu 
nedenle, sol elle yapılan hareket ve kontrol mekanizması bu “hareket açısını” 
kapsamaya yeterlidir. Vücudun görevi sol elin hareketini kısa döner hareketle 
desteklemektir ki bu şekilde herhangi bir direnme yaratılmaz. O kadar. 
Ama atış hareketi nerde bitmelidir?.. 
Gerçek hedeflere atış yaparken, tüm hareket merkezi kazığa bir metre ile üç 
metre arası bir mesafe kala biter. Tüfeğin namlusu hiçbir zaman bu sınırı aşamaz 
ve hiçbir şekilde merkezi merkezi kazığın ötesine gidemez! Bu koşulları aklınızda 
bulundurarak, istasyonun üzerindeyken vücut yapınıza en uygun pozisyonu 
bulmaya çalışın. Ancak, ikinci, üçüncü ve dördüncü istasyonda dışarı uçan 
hedefler için  şunu aklınızda bulundurun, göğsünüz mümkün olduğu kadar 
merkezi kazığa doğru pozisyonda olmalıdır ama onun ötesinde değil. Önceden 
bahsettiğimiz gibi, uçuş yolunda, kabin ve merkezi kazık arasındaki mesafenin yaklaşık üçte biri mesafesinde başlangıç noktası olarak namlunuzun uzantısını
kullanmalısınız (şekil A ve B’deki yeşil top).. 
Peki ya başlangıç pozisyonu?.. 
İkinci istasyonda atış hareketimiz için başlangıç pozisyonunu alırken çok dikkat 
etmeliyiz. Mümkün olduğu kadar çok başımız namlunun yönünde, sadece 
gözlerimizi kabine çevirerek yerimizi almalıyız. Bu sayede hedef belirdiğinde 
gözümüzle onu izleyebiliriz ama suratımız önceden tüfeğe paralel olarak hizada 
olmalıdır, bu sayede kundağa doğru kaba ve tehlikeli bir  şekilde düzeltme 
hareketi yapmayız. Hızla çıkan hedefin psikolojik baskınına aşırı duyarlı olmak, 
başı hedefin olduğu “pencereye” bakmak için çevirmek, hem yararsız hemde 
tehlikelidir. Besbelli, hedefi uçuşunun başında fark etmeyi çok arzu etmekteyiz, 
çünkü bu “hareketimizi başlatmak” için bir işarettir (bu düşünceleri 
hatırladınızmı?). Ama biz hedefi, daha az agresif olduğu alanda (kontrol alanı)  
kontrol etmek istiyoruz. Hareketimizi düzgün olarak başlatmak amacıyla hedefleri 
iyi algılamak ve aynı anda suratımızı tüfekle aynı hizaya getirebilmek için, “görüş
açımızı” en iyi şekilde değerlendirmeliyiz. Bu yüzden “görüş açımızı” “faydalı atış
alanına” odaklamalı ve mümkün olduğu kadar çok genişletmeliyiz. Gözlerimizin 
doğa vergisini en iyi  şekilde kullanmalıyız, bir noktaya baktığımızda, aynı anda 
hem ondan önceki ve hem de ondan sonra gelen alanı daha iyi ve geniş şekilde 
göreceğimiz “görüş alanımızı”. 
“Görüş alanımızı” doğru şekilde kullanıyormuyuz? 
İkinci istasyonda görüş alanımızı “faydalı atış alanına” odaklamak için 
göğüsümüzü merkezi kazığın biraz önünden geçen bir  şerit yönünde  
hizalamalamız yeter. Görüş alanımızı büyütmek için, istasyonun arka kenarına 
gidelim ve orda duralım. 90 santimetre (istasyonun ön ve arka sınırları arasındaki 
mesafe) geri adım atmak görüş alanımızı iki metre büyütür! 
Şimdi egzersizlere başlayabiliriz. Omuzlama hareketini başından sonuna kadar 
muntazam bir  şekilde yapmaya çalışalım. Ama herşeyden önemli, tüfeğin ağzı
topa/önlemeye doğru hayali yol boyunca hareket ederken, namluyu tam olarak 
“kontrol alanına” döndürmeye devam edelim. Bu hareketin tümü klasik bang/klik 
sesimizle son bulur (bkz şekil A). 
Yolculuğumuzun bu safhasından başlayarak istasyonlardaki egzersizleri bilinçli 
bir şekilde özetleyelim. Bu yolda bizi sabırla ve tereddütsüzce izleyenlerin farklı
istasyonlarda kullanılan tekniğin tüm “Adım adım” kursu boyunca – “mini 
antrenman sahasından başlayarak kursun şimdiki safhasına kadar - tahlil etmeyi 
öğrendikleri ile aynı olduğunu anlamış olamalarından hiç şüphemiz yok. Ayrıca, 
birçok atıcının karışık bir atış hareketini koordine bir şekilde ve önceden olduğu 
gibi sıra ile değilde aynı anda üst üste uygulayabilmeleri için düşüncelerini 
düzene soktuklarından veya bunu yapmaya hazır olduklarından eminiz. (bkz 
Bölüm 3, Şekil A ve B) 
Bu atıcılar otomatik hareket etme sistemlerinin gelişmesi ve bu sayede atış
hareketlerinin tekrar edilen bölümlerini ekstra piramit sisteminin etkin ve güvenilir kontrolü ile uygulayabilmek için çol çalıştı. Aynı zamanda bu atıcılar sol ellerinin 
kullanımıyla çok hünerli ustalar oldular! 
Uçuş yollarında “kuru antrenman” safhasından gerçek ateş etme safhasına geçiş
detaylarına gelince, atış hareketini adım adım, yedinci bölümde birinci istasyonda 
nasıl analiz ettiğimizi hatırlayın.  Şimdi aynı kavramı başka istasyonlarda 
kullanmayı inceleyelim. Bu sayede  şu ana kadar öğrendiğiniz tüm felsefeyi ve 
atış tekniğini kullanabilirsiniz. Kullanacağımız plan aşağıda özetlenmiştir: 
a. “Kuru” hareketlerin uçuş yolunda kontrol alanlarında top/önlemeye kadar 
tam olarak, uçan hedef olmadan ve tetik çekilmeden tekrarı! 
b. “Kuru” atış  işleminin gerçek uçan hedeflere yapılması, kontrol alanlarında 
hedeflerin kontrolü ve hareketi muntazam bir “bang/klik” ile noktalamak. 
c. Uygun bir atış hareketi. Gerçek fişek boş fişeğin yerine geçer. Hareket 
“bang/klik” ile son bulur, sanki hala “kuru” safhadaymışız gibi. 
Atış hareketimizi dubleler için etkin bir biçimde düzenlemek amacıyla, başka 
bir noksanlığımızı kuvvetlendirmemiz lazım. 
Dubleler... “Sarkaç hareketi”... Bu nedir? 
Bu bölümdeki Şekil A’da, açıklamada “sarkaç hareketi” olarak belirtilen, yeşil 
bir yay ve yön gösteren oklar kullandık. Üçüncü Bölüm’de, önceden bu çok 
önemli teknik hareketten bahsetmiştik ve onun uygulamasının ikinci 
istasyondan altıncı istasyona kadar, duble hedeflere atışlarda, özellikle faydalı
ve sonuca götüren bir yöntem olduğunu belirtmiştik. Bu sarkaç hareketinin 
anlamını daha iyi anlamak ve onun pratik olarak uygulanmasının 
avantajlarından faydalanmak için daha yakından inceleyelim. Bir saatin 
sarkaçına bakarsak, muhtemelen onun düzenli sallanışlarının enini ve 
bilhassa zamanlamalarının sürekliğini görürüz.  Saatin hassaslığı ve doğruluğu iki parçaya bağlıdır – genişlik ve sarkaçın sallanışları! 


arkaça bakış.... 
Tüm atıcılar duble hedefe atışların ne kadar zor olduğunu bilir (bilhassa 
üçüncü, dördünce ve beşinci istasyonlarda). Bu zorluklar birinci hedefe atışın 
yapılmasından sonra ikinci hedefin “nerde” olduğunun belirsizliğinden 
kaynaklanır. Atş tekniğimiz ne kadar az rafine, arıtılmış  ise, ikinci hedefi 
kontrol etmek o kadar daha zor bir sorun olur. Ne kadar fazla birinci hedefi 
kontrol etmeye vakit harcarsak, o kadar ikinci hedefin namlumuzun üzerinden 
geçerek henüz kontrol etmediğimiz bir alana kaçması olasılığı çok olur. O 
vakit ikinci hedefi büyük bir baskı altında aramamız gerekir... 
Halbuki, atış yaparken baskı altında olmak istemeyiz. Tam tersi. Rahat ve 
sakin oluruz, çünkü bu iki özel nitelik zihnimizi bir nokta üzerinde daha iyi toplamamızı sağlar. 

 ve sakin olmak istiyoruz... 
Artık elde ettiğimiz tekniğin tüm dışa giden hedefleri, merkezi kazığa 
varmadan bir ila üç metre arası bir mesafede sükun, huzur ve dikkat ile 
vurmamızı sağladığının bilincindeyiz! İkinci hedef aynı kazıktan “aynı mesafe” 
uzaklığında ama geldiği kabinin yarı alanındadır. (Bkz. Şekil B’de küçük ok ile 
gösterilen hedef). 
Bu  şekilde atış ile ikinci hedefi kontrolde çok büyük avantaj sağlarız.  Artık 
büyük bir baskı altında ikinci hedefi ararken “karanlık bir bölgeye” “atlamak” 
zorunda değiliz..çünkü hedef tam karşımızda!  Şayet birinci hedefe atış
yaptıktan sonra, ilk kontrol alanına birinci hedefe hakim olmak ve onu vurmak 
için geldiğimiz aynı  hızda ikinci “kontrol alanına” geri dönme (ikinci hedefi 
aramak için değil de ondan bağımsız olarak) tedbirini benimsersek, yeni bir 
“epiphani” (muhteşem bir oluşum) tecrübe ederiz. Bu kelimeyi Amerikalı bir 
arkadaşım bu hisse vurgulamak için kullandı. İkinci hedefi tam namlumuzun 
yanında uçarken buluruz... Bize sadece hareketimizi tamamlamak kalır, yani 
önlemeyi kontrol eden hareketi uygulama ve hedefe ateş etme, bunu  şöyle 
tanımlayabiliriz: “intihara sadık” hedef! 
Şimdi özetleyelim. Farz edelim üçüncü istasyondan duble hedeflere vuruyoruz.


Gri ok birinci hedef vurulduktan sonra ikinci hedefin pozisyonunu gösterir. 
Namlumuzun uzatmasını yelil topa hedefliyoruz. 
a. Hedef belirince, kesin olarak,  şüphesiz, namlumuzu Pull’un uçuş
alanındaki “kontrol alanının” başlangıcına hedefliyoruz (iki mavi topun 
birincisi). Tüfeği omuzlarken, namluyu tam olarak önlemeye getiririz (hedef 
her zaman solumuzdadır ve namlumuzu geçmesine izin vermeyiz!). 
Hedefi kontrol ederiz ve kundağın hafifçe omuzumuza değdiğini 
hissettiğimizde, sıkıca tetiği çekeriz. b. Ateş ettikten “hemen” sonra ve ikinci hedefin bulunduğu yere bağımlı
olmadan, aynı ritim (ve hız) ile, birinci hedef hareketini tatbik ederiz, şimdi 
tersini yapmamiz lazim, yani ikinci “kontrol alanına” girmek (mark’ın / alçak 
kabinin uçuş yolundaki mavi toplar). Bu hareketi yaparken ikinci hedefe 
odaklanmaya başlıyoruz. 
Şayet bu tekrar hareketini düzgün bir şekilde yaparsanız, aynı istikamete doğru, 
aynı  hızla sallama hareketini yaparken, hedef namlunun sağ tarafında olur... 
Burdan itibaren, kontrol etmek ve atış  işleminin son etabını “tatbik etmek” çok 
kolay olur... Herhangi birşeyi aramamız gerekmez ve “karanlık alana” atlamadık. 
Mantıklı olarak olması gereken yerde hedefi buluruz! 
Yukarıda a) ve b) de anlatılan hareket sadece “sarkaç hareketi” dir (şekil A ve 
B’deki yeşil oklar). Bu, besbelli, “yatay düzey”de olan sarkaçtır. Aşağıdaki teorik 
fikri  şundan çıkardık: Sarkaçın sallanmasının mesafesi ve sabitliği pratik 
yaparken her iki hedefi daha kolay kontrol edebilmek için kullanılabilinir çünkü 
ikisinin de önemli bir ortak noktası verdır: her ikisi de uçuş yolundan geçerken 
aynı hızda uçarlar. 
Buna göre, kendini atıcılığa adamış olanların duble atış yaparken iki tür kontrol 
olanakları var: 
a. Birinci hedefe atış yaptıktan sonra “biryerlerde” ikinci hedefi aramak... 
b. Namluyu dışarı uçan hedefi kontrol etmek ve vurmak için, hedefe doğru 
akıcı bir şekilde sallayarak çok basit ve otonom bir “sarkaç hareketi” tatbik 
etmek ve sonra hemen aynı  hız ve ritim ile, ikinci hedefin o andaki gerçek 
yerine bakmadan, onun kesin alanda olacağını bilerek, namluyu ikinci 
kontrol alanına geri getirmek ve bu geri hareket süresinde de namluyu 
hedefe doğru sallamak! 
Mantık, düşünce ve katiyet kriterlerine istinaden bu  şıklardan hangisini 
seçeceğinize kendiniz karar verin... 
Hiçbir zaman birbirleri ile kesişmeyecekler... 
Şayet bu atış tekniğini, “sarkaç hareketi” dahil, muntazam bir  şekilde 
uygularsak, duble hedefler hiçbir zaman ve hiçbir istasyonda birbirleri ile 
kesişmezler! Her istasyonda, birinci hedefi, ikinci hedefin uçuş yoluna 
geçmesinden çok evvel vururuz. Geri dönüş hareketini de otonom olarak ve 
ikinci hedefin pozisyonuna bakmaksızın yaptığımız için, namluya doğru uçan 
hedef, gözetleyebiliriz. Bu  şekilde, her zaman hedefi tam olarak kontrol 
altında tutabiliriz. Hareketi ne zaman ve ne  şekilde tamamlayacağımıza 
kendimizin karar vermesi için ihtiyacımız olacak kadar yeterli zamanımız var! 
Tüfeği omuzlarken namlunun hareketi öncelikli olur... Atış hareketine başladığımızda ve  “kontrol alanının” başlangıç noktasında  
namlu ile kesin olarak hedefe nişan aldığımızda, hedefin uçuş yoluna doğru 
namlunun hareketinin ne kadar önemli olduğunu tekrar vurgulamak istiyoruz. 
“Teknik repertuarımıza” bu “başlama hareketini” otomatik olarak tatbik 
edebilmemiz için ilave etmemiz gerekir. Ancak, her atış hareketine 
başladığımızda, ne yaptığımızın “bilincinde” olmalıyız.  İyi bir “başlama 
hareketi” bizim, çok kısa bir zamanda, bir dakika için bile kontrolü 
kaybetmeden, hedef kadar hızlı olmamızı sağlar. Yapmamız gereken işi 
kesinlikle çok iyi bir  şekilde kavramamız lazım! Bu, zihinsel olarak tüm atış
hareketini sıralamamız gerektiğinin bir parçasıdır. Ama herşeyden önce, 
yapmamız gereken şeyler konusunda şayet net değilsek, sonuçta bizi “biryere 
götüren” hedef olur...ve kesinlikle hedeften çok uzaklara! 
Duble hedeflere yönelik iyi koordine edilmiş ve geliştirilmiş bir atış hareketi ile, 
birdenbire tüm hareketin dans etmek ile benzer özelliklere ve ritime sahip 
olduğunun farkına varırız... Namlunun, bir müzik notasının ritim ve temposu 
ile, hedefler arasında ileri geri dans ettiğini “görürüz”... 
.... dansın faal bir parçası olan vücudumuzu “hissederiz”... vücudumuz 
zamanlamayı ve ahengi emreder...tempoyu ve uyumu hissederiz, ve bunun 
getirdiği sakinliği, azimi ve kesinliği... 
Bunun tersi olumsuz hisler içerir. Devamlı bir şüphe konumunda olduğumuzu 
hissederiz, veya iyi sıralanmış ve yapılmış bir atış hareketinin gerekli 
becerisine sahip olmama kuşkusu... Zaman yetersizliği konusunda endişe 
duyarız ve bu, genelde, bize eziyet eder ve bizim zorla düşüncesiz ve 
kontrolsüz hareketler yapmamıza neden olur. Tüm bu hisler büyük ölçüde yok 
olur veya azalır, ama bu ancak başarabildiğimiz olgunluk, mükemmeleştirme, 
dayanıklılık ve güvenilirlik derecesine göre, güvenilir ve mantıklı atış
tekniğimizi uygulayarak mümkün olur. 10. Bölüm 
Nihayet “dördüncü istasyona” daha yakından bakma zamanımız geldi... 
...Dördüncü istasyon – kabus mu? 
Dördüncü istasyondan korkmayın! Halbuki, hepimiz biliyoruz ki, hangi 
seviyede olursa olsun, ayağını dördüncü istasyona attığı an kendini rahat 
hisseden atıcı yoktur...  Bazı atıcılar, bilhassa müsabakalarda o kadar 
gerilirler ki, en az derecede netlik muhafaza etmeleri bile imkansız olur. Ancak 
bu kadar çok teknik ihtiyacı olan böyle bir istasyon için bu zaruridir. 
İstatistiklere göre, dördüncü istasyonda yarışmaların çoğu ya kazanılır ya da 
kaybedilir. Nerdeyse her müsabakada, kazananı saptayacak olan ek oyun, 
dördüncü istasyonda son bulur. Bu faktör tüm atıcılar tarafından bilindiğinden 
dolayı, sadece bunun düşüncesi bile dördüncü istasyona adım attıklarında 
titremelerine neden olur! 
Bütün bunlar 1993’de başladı. O sene dördüncü istasyonda duble 
başlatılması için yeni kanunlar devreye girdi. Barcelona olimpiyatları bitmişti 
ve bunun neticesinde uluslararası skeetin geçmişinin dairesi tamamlanmıştı. 
Bu daire’de, teknik açıdan, teknik geliştirilmeden veya özel 
mükemmelleştirilme teknikleri uygulanmadan hala rölatif başarı ile skeet 
hakimiyeti mümkündü, ancak atış için bazı değişimler o zamanlar kabul 
edilmişti. “Bireysel kabiliyet” “teknik faktör”den daha önemli idi. Bu, artık bu 
kabiliyeti gerekli bulmayan, eski atış kurslarının temel karakteristikleri 
sayesinde mümkün kılındı. 
Dördüncü istasyonda dublenin başlangıcı uluslararası skeet’de bir nevi 
“dönüm noktası” oldu, çünkü atıcılar için bu yeni, korkulan bir teknik problem 
oluşturuyordu. Artık sadece “kabiliyet” ile yarışmak mümkün olmayacaktı ve o 
güne kadar uluslararası skeet sahnesine hakim olan atıcıların da, bu 
yenilikten dolayı skeeet’i bırakmaları zaten bir tesadüf değildi. Bu önemli 
değişiklik ile, uluslararası skeet “skeet şeklinin son noktası” oldu. Kanımca, hala bir adım daha atılmalı: son nihai bir değişikliğin takdimi, seçkin 
atıcıların çoğu bunu doğru bulmakta ve bu disiplinde “yeni bir dünya rekoru” 
amacına kapının tekrar açılabilmesi için bunun ertelenemez olduğu 
fikrindeler. Yeni bir rekor hedefi belirlemek ve bu yeni rekora öncekine 
nazaran daha yüksek teknik değer garanti edebilmek için, rotadan iki adet tek 
hedef çıkarmak, üç ve beşinci istasyonlarda olan “içeri gelen tek”ler bunun 
için en uygun olanları idi, ve bunların yerine, dördüncü istasyonda, “ters 
duble” olarak yeni bir duble başlatmak bir çözüm olacaktı. Atıcılık programı, 
sekizinci istasyondaki harikulade hedefler vurulduktan sonra, dördüncü istasyonda iki duble atılarak bitirilebilinirdi. 


.harikulade sekizinci mark (alçak kabin) 
Bu gerekli önlemi “doğru ve ertelenemez” olarak tanımladık, çünkü artık bir 
dünya rekoru kırma olanağı olmayan bir spor dalı, kısır bir spor olur!...aynı
“umut olmayan bir rüya gibi!” 
Ama  şimdi dördüncü istasyona geri dönelim..  İkinci Bölüm’de aklımızı hala 
çok meşgul eden şu soruyu sormustuk: “Peki duble atış yaparken, hala birçok 
atıcı için problem olmaya devam eden, en temel sorun nedir?”  Şimdi bu 
soruya şunu ekleyelim: “....ve neden?” 
“Neden” sorusunu anlatmak gayet basit: dördüncü istasyondaki iki tek hedef, 
şimdiye kadar, başarı ile kontrol edilebilinmeleri için özel bir çaba isteyen 
hedef olarak algılanırlardı... O zamanlar kaçırılan hedeflerin çoğu dördüncü 
istasyonda kayıt edilirdi.... Bu da o zamanlar genelde sahip olunan, bu iki “zor 
hedefin” kontrolünde “daha fazla dikkat gerekir” kavramının gerekçesini 
oluşturdu. “Daha fazla dikkat” temel  olarak “daha uzun kontrol zamanı” 
demekti.. Bu  şekilde, bir problemle karşılaşmak ve onu çözmek tüm atıcılar 
için çok güven vericiydi, aynı zamanda buna karşı söylenecek hiçbirşey de 
yoktu...Tek hedefleri kontrol etmeye daha fazla zaman adanmaması için 
hiçbir neden yoktu. Daha fazla zaman, seri atışlarda, daha çok duyarlık ve 
doğru hareket demekti (Bölüm 3  Şekil A)! Dolayısıyla, atıcıların büyük  
çoğunluğunun, çıkan hedefleri, gerek yüksek kabinden, gerekse alçak 
kabinden atıldıkları fark etmeksizin, katiyen hiçbir zorluk çekmeden vurdukları
gözlemlendi, en azından merkezi kazıktan birkaç metre önce – ve bu devamlı
böyle oluyordu – ama iş yüksek dördü vurmaya geldiğinde, tercih edilen vuruş
alanı en azından merkezi kazıktan iki metre “sonra” idi! Ve bu birçok sene bu şekilde devam etti. Bu nedenle yüksek dördü bu şekilde vurmanın faal atıcılar 
için senelerden beri bir tür “kalıtımsal damga” ve gözlemciler için de referans 
noktası olduüğunu anlamak kolay.. hatta öğrenme hevesleriyle sürekli 
kendilerine ilham verecek yeni metodlar arayan genç ve yeni atıcılar için bile. 
Önceki sözlerim dikkate alınırsa, atıcılar dördüncü istasyonda dublelerle 
ilgilenmeye başladıklarında, dublenin ikinci hedefini kontrol etmek için gerekli 
zamandan harcama pahasına, yüksek dörde “daha fazla dikkat” verirlerdi. 
Neticede, hedeflerden ikincisini kontrol etmenin aslında her zaman daha zor 
olma problemi başgöstermeye başladı. Dublenin birinci hedefinde 
“gerektiğinden daha fazla yönlendirme” ve neticesinde ikinci hedefin 
kontrolündeki gecikme ekstra zamana izin vermiyordu ve sonuçta ikinci 
vuruşu doğru  şekilde kontrol etmek imkansız oluyordu. Unutmayalım, “atıcı
dublenin ikinci hedefinde diğer tüm istasyonlardan atışını kontrol edebiliyordu, 
çünkü ikinci hedef onun atış pozisyonuna yaklaşıyordu. Ancak, dördüncü 
istasyonda, atıcı dublenin ikinci hedefinin, atıcının pozisyonundan hızlı bir 
şekilde uzaklaşır gibi gözükmesi sorunuyla karşılaşıyordu!” 
Besbelli, kısa bir zaman sonra, hırslı atıcılar ve özellikle yeni ve tasdiklenmiş
atıcılar bu sorunun giderilmesi için farklı çözümler denemeye başladılar. Ama 
ne kadar çaba sarf ederlerse etsinler, iyi sayı elde etmeleri çok zor 
oluyordu...O zamanlar arada sırada muhtemel çözüm yolları denenirdi. Ama 
onları burda saymak epey vakit alır ve bizim amacımıza pek bir katkısı olmaz. 
Atıcıların 34, 35 metre mesafede bile dublede alçak dördü vuramamalarına 
yaygın bir şekilde teslim olduklarını göstermek için aşağıdaki raporu okuyun: 
Birçok atıcı bu mesafede saçma grupmanını daha küçük boyuta 
yoğunlaştırmak ve daha etkin yapmak için  tüfeklerinin ikinci namlusundaki 
jigleyi değiştiriyorlardı...  Şimdi onların atış yapmaları gereken diğer 
kaçınılmaz mesafeleri düşünün! Ne yazıkki bu seçimlerinin olumsuz neticeleri 
yeterli derecede göz önünde tutulmadı. Bu tür kararlar atıcıları gelen tüm 
hedefleri vurmaya itti, veya yakın mesafedeki hedefleri vurmaya, ama onların 
namluları ve saçma grupmanı  kısa değil uzun mesafelere uyarlanmıştı.... bu 
pek mantıklı olmayan karardan dolayı ne kadar çok hedefin “yara bere 
almadan kurtulduğunu” tahmin edebilirsiniz. 
Bize bu yolculuğumuzda sabırla eşlik eden atıcılar, “bardaklarını boşalttıktan” 
sonra yukarıdaki tür çözümlerin neden “çözüm” olmadığını sezinlerler.... Bu 
daha iyi yapılabilir ve yapılmalıdır. Şayet çözümlenmesi gereken asıl sorun 
“nasıl” dublede alçak dördü etkin bir şekilde kontrol etmek için gerekli zamanı
yeniden kazanmaksa, biz doğru yolda devam ederdik. Bu ekstra zamanı, 
“kendi kafamızda”, aklımızı alışık olduğumuz düşünme  şekli yerine, yeni bir 
düzene sokmaya zorlayarak ve hala  bizim için bilinmeyen olan beyin 
potansiyelimizi daha uygun bir  şekilde kullanarak, aramak zorunda kalırdık. 
Biz bu yoldan zaten geçtik... biz “üst üste” gelen modelleri kullandık ve 
geliştirdik ve epeydir sadece sadık okuyucuların bildiği idman metodlarını
uyguladık. Dokuzuncu Bölüm yayınlandıktan birkaç gün sonra, “Adım Adım”ın bölümleri 
internette yayınlandığından beri bu bölümler hakkında düşüncelerini 
aktarmaya ve bunları derinleştirmeye en meraklı atıcılardan bir tanesi bana 
kısa ama etkileyici bir eposta gönderdi (Aslında ne yazıkki okuyucularım, 
camiaya daha faydalı olacak Forum’u kullanacaklarına bana  şahsi eposta 
gönderiyorlar). Eposta’nın içeriği  şöyle: Dokuzuncu Bölümün 
yayınlanmasından sonra, çözümlenmeyen soruna yardımcı olabilmek için 
bazı teknik öneriler bulacağımı zannetmiştim. Hala dördüncü istasyonda 
dublelerde sorunum var. Çözüm bulamadığım için biraz hayal kırıklığına 
uğradım.... Ancak tüm bölümü dikkatle okuduktan sonra, üçüncü istasyon için 
verilen önerileri dördüncü istasyon için de kullanabileceğimi düşündüm. Bunu 
yaptığım için çok mutluyum çünkü bunu yapmaya başladıktan sonra artık 
tünelin sonunda ışığın belirmeye başladığını gördüm. Önceden ne kadar çok 
ıztırabım olduysa,  şimdi nihayet namlularım ile hedeflerim arasındaki ilişkiyi 
görebildiğim için sevincim bir o kadar daha fazla. Bu bir sihir gibi....Eğer 
“sarkaç hareketi” doğru bir  şekilde uygulanırsa, namlular ve hedefler 
birbirlerini mıknatıs gibi çekerler!” 
Bu duyarlı atıcının dördüncü istasyonda dubleler için iyi bir teknik uygularken  
yaşadığı hisleri daha iyi tarif edemezdim. Ayrıca, kursumuzun başlangıcında 
“Atıcılarımızı, anlama ve bilinçli idrak sezgisi yeteneklerini geliştirmeleri için 
yeni metodlar denemeye ve yeni hisler tecrübe etmeye ve onlara verdiğimiz 
bilgilerin daha da ötesine gitmeye teşvik ediyoruz” cümlesini yazmıştık, o 
bunu yaparak inisiyatif ve sezgi gösterdi. 
Aslında üçüncü, dördüncü ve beşinci istasyonlarda kullanılan yöntemler 
arasında, teknik sorun olmayan atıcının tepki göstermesindeki kişisel 
kabiliyeti ile ilgili olan önemsiz detaylar dışında, büyük bir benzerlik 
bulunmaktadır. 
Bu nedenle  şunları yapmanızı rica ediyorum. Dördüncü istasyona üçüncü 
istasyonda hissettiğiniz güven duygusu ile adım atın ve aynı teknikleri ve 
kuralları uygulayın.. aynı azim ve inançla! Bunları yaparken alışılmış safhaları
izleyin: 
a. Uçuş yollarında, uçan hedef olmadan ve tetiği çekmeden, “kuru” 
hareketlerin kontrol alanından top/önleme’ye kadar, aynen tekrarı
b. Uçan hedeflere “kuru” atış, kontrol alanlarında hedeflerin kontrolü ve 
hareketin sonunda muntazam bir “bang/klik” 
c. Doğru atış hareketi. Boş fişek gerçek fişekle değiştirilir. Hareket 
tamamlanınca, sanki hala “kuru” safhasındaymışız gibi, “bang/klik” yapılır 
Sadece her iki uçan hedefi kolaylıkla mükemmel derecede kontrol 
edebileceğinizden emin olduğunuzda ve hareketlerinizi tamamıyla bilinçli 
yaptığınızı hissettiğinizde ateş edin.  Şayet c) safhasında hala birçok hedefi kaçırdığınızı fark ederseniz, tereddüt etmeden a) ve b) safhalarına geri 
dönün... Yüksek oranda hedef kaçırmak demek tavsiye edilen modeli hala 
mükemmel derecede kavramadığınızı gösterir.... dolayısıyla, durmak ve 
“rasyonalizasyon” safhasına geri dönmek daha iyi. Bu sayede “hataların 
olmasını” önlersiniz ve en azından fişeklerinizi tasarruf edersiniz! 
Şimdiye kadar öğrendikleriniz konulara hakim olmanın temel  şart olduğunu 
göz önünde tutun ve bunları “teknik repertuar”ınıza dahil edin. Atış hareketinin 
tüm detaylarını doğru bir  şekilde ve inançla uygulamalısınız: tüfeğin 
omuzlanmasının koordinasyonundan (sol eli kullanın, önlemenin başarılması
ve kontrolü, kısa bir süre izleme) “kontrol alanının” doğru kullanımı ve “sarkaç 
hareketinin” dakik bir şekilde tatbikine kadar.... 
Beynin “genel” kontrolü altında otomatikliğinizin (sizin ekstra-piramit 
sisteminiz) sizin için çalışmasına izin verin. Unutmayın ki siz bir müzisyenle 
aynı tekniklerle ve aynı zihniyetle egzersiz yaptınız.. Siz müzik gamlarını iyi 
çalıştınız... Atış kurallarınızı tekrar tekrar pratik ettiniz ve onları ezbere 
biliyorsunuz.  Şimdi artık zaman geldi. Hareketi aynen ve aynı tempoyla 
uygulayacaksınız... namlunuz dans etmeye başlamalı, “dördüncü 
istasyondaki” korkulan dubleler arasında bile... 


Şekil A: Dördüncü istasyonda atış planı
Açıklama: 
Yeşil top: namlunun başlangıç pozisyonunu 
Mavi toplar: ayrı ayrı uçuş yollarındaki “kontrol alanlarının” başlangıç ve 
bitişleri  
Yeşil oklar: “sarkaç hareketinin” enini 
Küçük gri ok: alçak dördün yüksek dörtte atış yapılrkenki pozisyonunu 
gösterir. 
Ama  şimdi bu işlemin tekrar açıklamasını yapalım: namlumuzun uzantısını
yeşil topun üzerine getirerek başlıyoruz – “kontrol alanınının” başlangıcından 
az evvel (bunun sınırı yüksek kabinin, “pull”un uçuş yolunda sol taraftaki ilk 
mavi toptur. Ancak yeşil top yüksek kabin ve merkez kazık arasındaki 
mesafenin üçte birinde yer alır). Hedef belirdiğinde gözlerinizi ona kilitleyin ve 
“ateş etme” hareketi bitene kadar bırakmayın. Tüfeği omuzlarken, namluyu büyük bir dikkatle sol elinizle “kontrol alanına” yönlendirin. Her zaman hedef 
gerinizde kalsın, namluyu direk olarak önlemeye yönlendirdiğinizi kontrol edin 
ve tüfek kundağı omzunuza değdiğnde...tam önleme noktasında 
olmalısınız..... tereddüt etmeden ateş edin! Hemen sonra, ters hareketi 
başlatmalısınız, “sarkaç hareketinin” ikinci aşaması.  Şayet hareketiniz iyi 
senkronize ise, (şimdiye kadar öğrendikleriniz göz önünde tutulursa 
senkronize olması gerek), kesinlikle namlunuzun sağına doğru, hareketinizle 
aynı yöne uçan ikinci hedefe odaklanabilirsiniz ve net olarak namlularınız ve 
hedef arasındaki ilişkiyi görebilirsiniz! Bu şartlarda, sizin için önlemeye kadar  
hareketi azimle tamamlamak gayet kolay ve son derece güven tazeleyici 
olacaktır.... İkinci hedef kontrolünüzden bir saniye için bile çıkamaz! 
Tabiki, hala dördüncü istasyonda “ana atış hareketi” için kendilerini hazır 
hissetmeyen atıcılara pratik ipuçları vereceğiz. (Yukarıdaki Kullanım 
Klavuzunda Mr. Fox&C’nin önerdiği gibi) ve bu hareketin uygulanmasında 
halen problemi olanlara... Bu öneriler, a, b ve c  şıklarının ilavesi ve/veya 
entegrasyonu ile, hareketi keşfetmeye ve koordinasyonunu ve ritmini yeniden 
kazanmalarına yardımcı olur. 
Şimdi buna aşağıdaki anlatılan yönden bakalım: Tüm ileri derecede skeet 
atıcıları sekizinci istasyonda başlangıçta, bu iki hedefin “tecrübeli vurucuları” 
olmadan evvel yaşadıkları zorlukları hala kolayca hatırlarlar. Doğru, ben 
yüksek ve alçak sekizden bahsediyorum... Sadece yeni başlayanların bu iki 
hedefi kaçırma hakları vardır! Uluslararası boyutta, günümüzde herhangi bir 
kaçırılan sekiz görmek olanaksızdır, yüksek veya alçak. Ancak,  şayet hedef 
bir  şekilde pas geçilirse, herkes ondan bahseder, sanki bu inanılmaz bir 
olaymış gibi... bu onbir metre hedefi kaçırmaktan daha beterdir! 
Hiç kendinize sordunuzmu neden, aynı anda bir parça da zor olan bu iki 
hedef, ki bunun nedeni tüm hareketin bir saniyeden kısa bir zamanda 
“gerçekleşmesinden” dolayı olmasına rağmen – artık atıcılar arasında en az 
korkulan hedeflerdir? 
Bunun cevabı konulan kurallardadır “bu iki hedefin sekizinci istasyonun 
merkezini belirleyen merkezi kazığı geçmeden evvel vurulmaları lazımdır!” Tüm atıcılar tarafından bu kurala uyulduğuna hakemler çok dikkat eder! 
Merkezi kazığın ötesinde vurulan hedef, birkaç santimetre geçse bile, 
insafsızca “kaçırılan hedef” olarak sayılır! Ancak ihtiyaç icadın annesidir! Bu 
nedenle her atıcı bu kurala uyan bir çözüm bulmaya zorlanmıştır ve hareketini 
çabuk, kusursuz ve koordinasyon ile yapmak zorunda kalmıştır... ve bunun 
neticesinde ödülü çok güvenilir ve tutarlı bir sayı olmuştur! 
Şayet kendinizi gözlemlerimizi beraberinizde sekizinci istasyona götürmekte 
hazır hissediyorsanız, o zaman bu güzel, yeni yeteneğinizi tereddüt etmeden 
dördüncü istasyonda atış tekniğinizi geliştirmek için kullanmanızı rica ederiz! 



Şekil B 
Bunu şu şekilde yapacağız: Sekizinci istasyonu, sekizinci istasyonu dördüncü 
istasyona bağlayan yolda iki metre kaydıracağız – tabiki sadece aklımızda. 
Kendinizi bu noktaya getirin ve bu pozisyondan yüksek sekize atmaya 
başlayın! Aynı zamanda alçak sekize vurmak şart değil. Unutmayın: İki metre 
ilerlerseniz bile, yine de yüksek sekizi  her zaman vurursunuz.. tabiki ancak 
hedefi merkezi kazıktan evvel vurduğunuz takdirde. Bunu düşünün: “gerçek 
sekizinci istasyondan” yüksek sekizi vurmakta sorun yaşamıyorsanız, “yeni 
hayali istasyondan” da sorun yaşamazsınız. 
Şayet durum buysa, o zaman bir sonraki safhaya geçelim. Dördüncü 
istasyonun yönünde iki metre daha ilerliyoruz ve tekrar bu “yeni sekizinci 
istasyondan” yüksek sekize atış yapıyoruz (şimdi gerçek sekizinci 
istasyondan sadece dört metre uzaktasınız). Bunu yaparken keyfinizin 
yerinde olmasını sağlarsak, ama herşeyden önemli, yeni “yüksek sekiz”imizi 
sorun olmadan ve her zaman merkezi kazığı geçmeden evvel vurmaya 
devam ettiğinizden dolayı sizi tebrik ederiz, aynı kuralların gösterdiği şekilde! 
Şimdi başka bir değişiklik daha yapmanızı önereceğiz: Sekizinci istasyon ile 
dördüncü istasyonun arasında kalan tam orta noktaya ilerleyin (her iki 
istasyondan yaklaşık yedi metre ilerde). Burası bizim “yeni” sekizinci 
istasyonumuz! Bu pozisyondan, hem yüksek kabinden hem de alçak kabinden birçok hedefe atış yapın ve vurun. Her zaman pull’u merkez kazığı
geçmeden vurun. Mark yüksek kabinin yönünde merkezi kazığın altı ila on 
metre ilerisinde vurulmalıdır. Bu mark kuralına dikkat etmek önemlidir çünkü 
ilerde dublelere atarken hedefi orda vurmanız gerekecek! 
Artık dublelere geldik. Hala sekizinci ve dördüncü istasyonların arasındaki 
yarı mesafedeyiz ve bunu pratik etmek için gerekli zamanı küçümsememenizi 
rica ediyoruz. Bu egzersiz, dördüncü istasyonda dubleye yaklaşımınız için 
ihtiyacınız olacak herşeyin temelini oluşturacaktır: koordinasyon, tüfeği 
omuzlama, kontrol, “kontrol alanının” sebatı, “sarkaç hareketi”, tüm atış
işleminin temeli... Tüm bunlar yarım saate başarılamaz! Bu egzersizi iyi 
planlamanız lazım ve aynı zamanda onu pratik etmek için zaman harcamanız 
gerekir. Bu  şekilde pratik ederseniz erişeceğiniz düzey ve başaracağınız 
sonuçlara  şaşırırsınız. Duble atışlara başlamadan evvel, bu bölümün 
ortasında a) ve b)  şıklarında bahsedildiği gibi, bu kuru idman safhasından 
kısaca bir kere daha geçmeniz önemlidir.  
Şimdi tekrar sadece her iki uçan hedefi mükemmel bir derecede kolayca 
kontrol edebileceğinizden emin olduğunuzda, yaptığınız herşeyi net bir 
şekilde anladığınızda ve tamamıyla yaptığınız hareketin “bilincinde” 
olduğunuzda atış yapmaya başlamanız gerektiğine dikkatinizi çekeriz. 
Dubleleri kontrol etmeniz ve vurmanız anında daha kolaylaşır. Bu 
pozisyondan dubleleri vurmayı başarırsanız, aynı kolaylıkla dördüncü 
istasyonda aynı uygulamalarla ve daha az bir alanı kapsayan hareketlerle 
dubleleri vuracağınızdan hiç şüpheniz olmasın.... 
Nerdeyse sürekli bir düzende bu istasyondan hedefleri vurduğunuzun farkına 
vardığınızda, buna “ekstra 8-4 istasyonu” diyebiliriz, size dördüncü istasyona 
adım adım yaklaşmanızı tavsiye ederim, her seferinde iki metre ilerleyerek ve 
her zaman aynı şekilde vurmaya devam ederek! 
Şayet bu egzersizleri enteresan bulduysanız, bu yüksek kabinden, dördüncü 
istasyonu sekizinci istasyona bağlayan yolun neresinde olursanız olun, sanki 
yüksek sekizmiş gibi hedefe ateş etmenin zihniyetini elde etmenin faydasını
anladınız demektir. Bu nedenle dördüncü istasyonun pull’unda “yüksek 
sekiz”deki atışındaki aynı azimle atış yapın! Teknik kurallar size bunu 
yapmanızı zorlamaz... Bunu kendi kuralınız yapın ve pişman olmazsınız. Bu 
hedefin büyük bir sessizlikle ve dikkatle, merkezi kazığı geçmeden evvel üç 
ve iki metre mesafede vurulması gerekir! Bunu yapın!  Şayet “sarkaç 
hareketinin” hevesli uygulayıcısı olursanız, mark’ın artık hiç bir umudu 
kalmaz!






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder